Geçen başlıktaki quote u gördüm ve düşüncelere daldım. ilk anlatılmak istenen muhtemelen "içindeki müziğin dışarı çıkmasını sağlamadan geberme" ya da "müzik yapasın varsa müzik yap". tamam süper mesaj lakin düşünce treninden inince ben bir şekilde su sonuca ulaştım, ünlü ünsüz başarılı başarısız eğer bir insan müzisyense ölüm tarihi tam olarak içindeki müziğin bittiği an oluyor. muhteşem dozajda sex, drugs, uykusuzluk abuse etmiş, tonlarca romantik melt down ve hatta her ikisi de evlat kaybı bile yasamış olmasına rağmen, sahnelerine birbirlerini "my blood brother" olarak çağıran efsane gitaristler keith richards ve eric clapton şu an hala hayattalarsa, tek sebebi içlerindeki müziğin bitmemiş olması. hala bazı çok yeni videolarına bakin internetteki, mesela eric claptonun kucağına yeni bir gitar koyuyorlar "baba nasıl bunu bi incele diye" muhtemelen gelmiş geçmiş en çok birbirine temas eden iki sevgilinin birbirlerine toplam temas süresi neyse onun yüz kati kadar gitarlarına dokunmuş adam, o promotionu yapılan gitara dokunduğunda, zaman ve mekan yokmuşçasına bir çocuğun ilk kez bisiklet sürdüğü andaki heyecanıyla ve şokuyla ilk kez bir gitara dokunur gibi yaklaşıyor olaya. keith richards, under the influence belgeselinde bastan aşağı kanıtlıyor bütün olayının müzik olduğunu fakat sonlara doğru viskisini koymuş, kolları kırış kırış tüyleri diken diken evinde müzik dinliyor ve "bu sesi çıkaran başımın tacıdır" tadında bir şeyler soyluyor. zaten hala üretebiliyor, sahneye çıkabiliyor ve hatta turne yapabiliyor olmaları içlerindeki müziğin ölmediğinin başlıca kanıtı ama yukardaki örnekler bence daha kıymetli çünkü bir gitara ağız suyu akıtmak, tat alarak dinleyebilmek, icradan katbekat evla olaylar benim gözümde. tabi bu olay herhangi bir yaşam tarzı ve meslekte kısaca tükenmeye bağlanabilir ama müzik dinleyerek tüyleri diken diken olan insanlar (bu herkeste olan birşey değil) için mevzu çok daha derin. Elvis sadece depresyona girdi şöhretin yükü altında ezildi ve bi oturuşta kilolarca yemek yiyen bir insan haline gelmedi, temel problem ve tetik içindeki müziğin bitmesiydi. amy winehouse un bedbahtına rağmen bile olay aynı, eğer içindeki müzik bitmeseydi hala sevgilisiyle yumruklu cırmıklı kavga edip durmadan içebilirdi ve kötü menajerlik yapan babasına katlanabilirdi. belki içindeki müziğin bitmesini hızlandıran unsurlar olmuş bunlar ama bu kısır döngünün başı da sonu da içindeki müziğin iyiden iyiye kısılmasıyla ilgili. hatta bu mevzuyu daha da abartıcam kaza ve overdoz vakalarını bile buna bağlayacağım. o kadar bitiyor ki içindeki müzik yolda ona yaklaşan arabanın bile korna sesini anlamlandırıp beynine iletemeyecek hale geliyor. ya da EXPERIENCE makinesi olsa bile geçirmediği iyi kotu trip kalmamış olsa bile, o kadar içindeki müzik bitiyor ki kalp ritmini hissedemiyor (dünyaya emsalsiz ritimler bahşetmiş adam), midesinin vibratosunu alamıyor ve soluğunun sesini duyamıyor. diyelim kurtarıldı bi şekilde hiç önemi yok sıradaki bye bye bi şekilde bulacak onu belki içindeki coşkuyla sarılacak tekrar müziğe ama bitti işte! yangın alarmının sesini duymayacak ya da bir küvette kalacak. tam burada bir istisna ve biteyazmışken ufak bir çare isine girelim (eğer içindeki müzik keith, eric, buddy guy, Peter Green -yıllarca elektro sok yemiş olmasına rağmen geri dönebildi- gibi hala takılan müzisyenler gibi ya da b.b. king, sahneye burnunda solunum aparatlarıyla çıkan hubert sumlin gibi merhumlar kadar devler ötesiyse zaten ne olursa olsun bitmiyor ya da çok ciddi yaslarda). istisna örneği john frusiciante neden? çünkü kırıntılar kaldı içindeki müzikten. görenler vardır videoları, o kadar salladıktan sonra dünyayı, süper bir izolasyon muhteşem ötesi drug abuse. hatta flea "kesin kesin öleceğini düşünüyorduk içimiz parçalanıyordu" gibi şeyler diyor röportajlarında. rehabilitasyon ve hatta kol kası ameliyatını başardıktan sonra ilk isi daha önce hiç ilgilenmediği müzik teorisine derin bir şekilde dalmak oluyor ve kalan kırıntılarla doğru ilgilenip içindeki müziği tekrar yeşertmeyi başarıyor. ve sonra bolca solo albüm, bu safhada önemli olan şunu görmek, durmadan vokal yapıyor içindeki müziğin yeni yönlerini keşfediyor. keith, eric ve onlarca blues gitaristinin de zaten kariyerlerinde "artık şarkı da söylüyor" dendiği bir 2. evre başlangıcı gözlemlenebilir. müzisyensen (tekrar vurgulayayım burayı, sadece kendi odanın müzisyeni olabilir ya da hayatında hiç müzik yapmamış bile olabilirsin belki de günlük islerini yaparken pop şarkı mırıldanıyorsundur) ve artık müzik dinleyemiyorsan bile geçmiş olsun ama demek ki bir icracıysan içindeki müziğin bitmekte olduğunu fark edip, kalan kırıntıların değerini bilir ve gerek teori gerek vokal gerekse belki değişik bir enstrüman ile de ilgilenmeye başlayarak ufak bir şans elde edebilirsin. biraz da fiction yapalım, içindeki müzik bitmek üzere ama muhteşem seks hayatinizin olduğu ve en sıradan günlük anlarda bile mutluluk, güven ve huzur veren bir partnerin var. bir gün onla sevişirken her zamanki uyumunuz sayesinde ondan gelen düşük, yüksek, tatlı ya da acı ama sonucunda bir melodi gibi güzel olan sesleri duyamadığını fark ediyorsun ve yatağınızda ölüyorsun. yazı Türkçe olduğu için kimseler üzülmesin diye Türk müzisyenlerden bahsetmeyeceğim. simdi sizin için sevdiğiniz merhum ve yasayan müzisyenleri inceleme zamanı. SRV nin helikopter kazasını da tam bu modelimin üstüne oturtmak için uğraşmayacağım tabi ki, ama bir iki gerçek done ve bir de srv nin ağzından çıkma mistik quote vereceğim ve galiba onun da içindeki müzik bitmişti diye inanacağım.
Varış yerine başarıyla ulaşamadığında anlaşılan kazanın olduğu rotayı o gece diğer 3 helikopter başarıyla uçtu. ki birinde eric clapton ve diğerinde abisi Jimmie Vaughan ve eşi vardı, "gerçekten geri dönmem lazım" diyerek kendisinin rezervasyonun olmadığı helikoptere ısrarla bindi. belki müziğin bittiğinin ve kaynağa dönme zamanının geldiğini bilecek kadar bilgeydi, belki yıllardır müzisyenlere pilotluk yapa yapa bir müzisyen haline gelmiş pilotun içindeki müziğin bittiğini fark ettiği için özellikle o helikopter ile gitmekte ısrar etti ya da o kadar bitmişti ki belki de abisinin ve clapton'ın "bizle kal beraber uçalım" dediklerini bile işitemedi.
wikipedia dan alıntı:
The day before his death, Vaughan told his band and crew members about a nightmare that he had in which he was at his own funeral and saw thousands of mourners. He felt "terrified, yet almost peaceful.
Yorumlar
Yorum Gönder